İşletmeler, sahiplerini kişisel hedeflerine, hayallerine ve hayatta neyi başarmak istediklerine ulaştıran birer araçtır. Bununla birlikte, işletme sahiplerinin kendilerini gerçekleştirmek için kurdukları şirketler, zamanla aynı kısır döngünün içinde hayatta kalmaya çalıştıkları tek gerçeklerine dönüşebiliyor. Bu nedenle, patronların bu araçla nereye gitmek istediklerine, araca birlikte bindikleri kişilerin aynı hedefle yolculuğa eşlik edip etmediklerine, yolda başka araçları da kullanmak istediklerinde bu aracın hala muntazam çalıştığından ve rotada yol aldığından nasıl emin olacaklarına odaklanmak çok önemli.

Halihazırda küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerinin büyük bir çoğunluğu bir konuda uzmanlaşmış ve kendi işlerini kurarak zaman ve kazanç olarak özgürleşme seçeneğini tercih etmiş kişilerdir. Örneğin mühendisler, mimarlar, avukatlar veya bir süre bir başka şirkette çalışarak dış ticarette uzmanlaşmış kişiler, uzmanlaştıkları konularda çoğu zaman ellerine su dökülemez kişiler olmakla birlikte hayal ettikleri zamana, kazanca, ekibe ve büyümeye ulaşmakta zorlanabiliyor ve bir işletmenin 360 derece geneline hakimiyet sağlayacak deneyimleri veya destekleri olmadığında bir çaresizlik girdabına girebiliyorlar. Veya bu genel hakimiyeti henüz kuramayan ancak büyümek ve lig atlamak için yatırım yapan işletmeler kontrolü kaybetme veya bu süreçte ciddi streslerle başa çıkma imtihanıyla baş başa kalabiliyorlar.

İşletme koçunun temel misyonu patronlara kendi belirledikleri zirveye ulaşma yolculuklarında eşlik etmek, fırsatlara odaklanmalarını sağlamak, yön göstermek, motive etmek, zaman zaman gelişimleri için zorlamak ve böylelikle hedefledikleri kazanca, güçlü ve verimli bir ekibe, kendilerine ait zamana ve üst lige ulaşmalarını sağlamak. En büyük motivasyonumuz patronların başarı hikayelerinin bir parçası olmak. İşletme koçu olarak benim de kendimi gerçekleştirmek için seçtiğim yol, bir işletme sahibinin hayatına dokunarak, onun ailesine, çalışanlarına, iş ortaklarına kadar geniş bir etki alanına ulaşmak, ülke ve böylelikle insanlık refahına katkıda bulunmak.

Artık tarihteki gibi zengin olmak, patron olmak için toprak sahibi veya sermayedar olmak şart değil. Bilgi ve teknoloji, sermaye veya mülk olmasa dahi, fark yaratmanız için yeterli olabiliyor. Bununla birlikte büyük ölçüde sermaye ve gayrimenkule dayalı şirketlerin de teknoloji ve bilgi çağına ayak uydurmazlar ve yenilenmezlerse yakın gelecekte eski güçlerini ve popülaritelerini koruyamayacakları aşikâr.

Malum zamanın çok daha hızlı aktığı bir çağın içindeyiz ve her zaman yaptıklarımızdan vazgeçebilme, yeni bakış açılarına açık olma kabiliyetimiz eskiden olduğundan çok daha kritik. Değişime ve hıza ayak uydurabilme esnekliğimiz şirket olarak nerede olduğumuzu ve gelecekte nerede olabileceğimizi belirliyor. Artık Mars’a çıkmak ulaşılmaz bir hayal değil ancak bir zamanlar öyleydi. Her şey hayal etmek, özgürce limitsiz düşünebilmekle başladı. Bununla birlikte sadece hayal kurmak elbette yeterli değil, aksiyona dönüşmeyen hiçbir hayali insanlık bilmez, öyle değil mi? Hepimizin bir günü yirmi dört saat ancak bir saatin karşılığının ne olacağını sadece zamanı nasıl yönettiğimiz, aldığımız kararlar ve aksiyonlar belirliyor.

Haydi, bugün bir milat olsun; bu yazıyı okuduğun günden itibaren başla, hayal et, hedef koy, öğren ve mutlaka aksiyona geç. Her zaman yaptıklarını değiştirmek ve yeni bakış açılarını değerlendirmek için adım at. Neyi arıyorsun, bir düşün. Mevlana’nın dediği gibi ¨kişi neyi arıyorsa odur¨.

Sevgiyle kalın.

Belma Öztürk Gürsoy
ActionCOACH İşletme Koçu