Yeşilçam filmlerinin çokça izlendiği bir kuşakta büyüyen biri olarak, aklımda kalan ve beni gülümseten bir replik var. Cüneyt Arkın, zor zamanlar geçiren bir şirketin başına geçer, tabiri caizse fabrikatör olur. İlk icraat olarak, şirkette kim olduğu anlaşılmayan birine telefon açar ve talimat verir, “Satışları artırın, maliyetleri düşürün!”. Ve şirkette her şey yoluna girer, mucize gerçekleşir.
Ne diyorsunuz?.. Bence de keşke hayaller bu kadar kolay gerçek olsa!
Peki sizin şirketinizde işler nasıl yürüyor? Satışları artırmak, maliyetleri düşürmek için ekibinize talimat vermek dışında neler yapıyorsunuz? Ayrıca sadece satış ve maliyetle iş bitiyor mu? Sizi ve şirketinizi bir patron olarak 5 yıl sonrasına taşıyacak bilinçli adımlar atıyor musunuz? Eğer bu sorulara yanıtınız sessizlik ise, sizi Cüneyt Arkın repliğindeki mucizeyi bekleyen olmaktan farklı kılan nedir?
Belki büyük hayalleriniz var, dünya markası olmak istiyorsunuz. Ya da şirketinizi bugünkü değerinin 4-5 katı üzerinde bir değerden devretmek, yatırımcılara açmak gibi bir niyetiniz var. Harika! Hayal etmenin tüm başarılar için ilk ve vazgeçilmez bir aşama olduğu artık tartışma götürmez bir gerçek. Dünya markası olmaya ya da şirketinin değerini 4-5 katına çıkarmaya aday bir şirket sahibi olarak ne istediğinizi biliyorsunuz. Peki, hangi yoldan gideceksiniz, kiminle gideceksiniz, yolda hangi kaynaklara ihtiyacınız olacak, ne tür yatırımlar yapacaksınız, bu soruların yanıtlandığı yol haritanız hazır mı? Bundan 1 yıl sonra, 3 yıl sonra ve 5 yıl sonrası için satışlarınızı artıracak, maliyetlerinizi düşürecek stratejilerinizi belirlediniz mi? Hatta, bunların sonucu olarak 1-3-5 yıl sonraki satışlarınız, maliyetleriniz, ekip yapınız, yatırımlarınızla ilgili rakamsal bir simülasyon yaptınız mı? Yoksa, tek yaptığınız hayal etmek mi? O halde, hayallerinizi sadece rüyalarda görmekle yetinmemeniz için sizi hayallerinizi gerçek yapacak detaylı bir iş planı yapmaya davet ediyorum. Bu iş planını sizin adınıza başkasının yapması konusunda ise ihtiyatlı davranmanızı öneriyorum. Zira sizin hayallerinize nasıl ulaşacağınızın yol haritası hazırlanırken, bizzat sizin nezaretinizin ve yönlendirmenizin olması son derece önemli. Ne istediğinizi belirlediğiniz gibi, nasıl gitmek istediğinizi de siz belirlemelisiniz. Elbette stratejik bir iş planı yapmak konusunda destek alabilirsiniz ancak işin sahibi olarak projenin içinde olmayı göz ardı etmeyin derim.
İş planınız hazır! Artık yapmanız gereken ilk iş, bu planı gerçekleştirmek üzere, ekibinize planın bir parçası olduklarını hissettirmeniz, herkese düşen görev ve sorumlulukları üçer aylık kısa aksiyon planlarına dönüştürmeniz ve elbette yola koyulmanız.
Daha yarın bize ne getirecek bilmiyoruz, siz 3 yıl, 5 yıl sonrasının iş planını yapmaktan bahsediyorsunuz diyenler için son bir sözüm var. Gerçekten, istediğiniz yere çıkmak istiyorsanız yolu da siz seçersiniz, hızınızı da. Ya da yol sizi nereye çıkarırsa oraya razı olmak diğer seçeneğiniz. Deniz şu an dalgalı olsa da sular durulduğu zaman nerede olacağınızı bilmek istemez misiniz?
Sevgiyle kalın.
Belma Öztürk Gürsoy
İş dünyasının zaman zaman gereğinden kompleks hale getirilmiş süreç ve uygulamalarını daha iyi anlamaya ve işimize değer katmaya çalışıyoruz. Dinlediğimiz konuşmalarda veya okuduğumuz yazılarda yabancı kaynaklar ve referanslar ne kadar ağır basıyorsa, o kadar itibar ediyor ve zoru başarmış hissediyoruz, öyle değil mi? Bendeniz de 20 yılın üzerinde bir süre onlarca farklı sektörden ve farklı ölçekten şirketin iş yapışını deneyimlemiş biri olarak, şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, basitlik ve netlik kesinlikte güç ve yön veriyor. Birçoğumuz ne zaman ki olayı tüm basitliği ile idrak ediyoruz, bize ilkokul sıralarında öğretilen bir atasözünün ne kadar da isabetli bir özet yaptığını fark edebiliyoruz.
Bugünlerde zamanın her zamankinden çok daha hızlı aktığını daha net hissediyorum ve kendimi sık sık şu atasözünü tekrarlarken buluyorum. Vakit Nakittir. Evet iki kelime ve çok basit ancak sanırım katılacaksınız, iş dünyasındaki birçok patronun en büyük sorunu hem vakitsizlik hem de nakitsizlik. Hepimiz farkındayız ki en çok nakit kısmına derman olacak çözümler peşinde koşuyoruz ancak bir günümüz, bir saatimiz hatta bir dakikamız ne kadar nakit ediyor? İnanın birçoğumuz bilmiyoruz. Çözüm ararken, dönüp de vaktimizi nereye harcadığımıza çoğu kez bakmıyoruz.
Devamlı çalışmaktan, çok yoğun olmaktan, kendine veya ailesine hiç vakit ayıramamaktan şikâyet eden onlarca patron ve yönetici tanıyorum. Bu şikâyetin bir adım ötesine geçip, vaktimi hem nakit üretecek hem de iş ve özel hayat dengemi kuracak şekilde nasıl yönetebilirim diye çözüm arayanlar nedense çok sınırlı sayıda. Bunun sebebi ne kadar yoğun, işkolik ve toplantılarla dolu bir takvimimiz varsa, kendimizi o kadar başarılı ve üretken hissetmemiz olabilir mi, ne dersiniz? Eğer böyle bir yanılgıya sarılmışsak, kendimize şu soruyu soralım diyorum, zamanımın ne kadarını önemli ve acil işlere harcıyorum, vaktimi öldüren hangi gereksiz işlerle zamanımı israf ediyorum? İşimde yangın söndürmeye çalışmaktan sıyrılıp, işimi ve ekibimi geliştirmek için ne kadar zaman ayırıyorum?
İşimizle ve bireysel hayatımızla ilgili birçok sorunun telafisi olabilir. Peki bize ayrılan ve ne zaman son bulacağını bilmediğimiz zamanı israf etmenin telafisi var mı sizce? Toplum hatta insanlık olarak yemek, ekmek, su israfının olmaması gerektiğinin az çok farkındayız peki ya zaman? En hunharca harcadığımız, kıymetini bilmediğimiz üstelik de telafisi olmayan en önemli varlığımız değil mi zaman…
Vaktimizin en yüksek karşılığını almak için yapmamız gereken, kendimizi kaybedene kadar çok çalışmak mı yoksa bir plan ve hedef doğrultusunda akıllı çalışmak ve nereye varmak istediğimizi bilerek yok çıkmak mı?
Üzerinde düşünmeye değer bir soruyla bitirmek istiyorum. Siz ve işletmeniz hangi atasözüne göre yaşıyorsunuz? Vakit Nakittir, Bugünün işini yarına bırakma mı? Yarın ola Hayrola, Ne çıkarsa bahtıma mı?
Sevgiyle Kalın
Belma Öztürk Gürsoy
ActionCOACH İşletme Koçu